Skip to content Skip to footer

NEDEN TERAPİ? NE ZAMAN TERAPİ? SAHİ TERAPİ NASIL BİR ŞEY Kİ?

Günümüzde insanların en yaygın yakınmalarının istek kaybı, motivasyon eksikliği, yaptıklarından zevk alamama olduğunu duyabiliyoruz. Peki tüm bu belirtilere her zaman “depresyon” tanısı koyabilir miyiz?

Öncelikle şunu netleştirmek önemli: Bir psikiyatrik tanı almak için (depresyon, bipolar bozukluk, anksiyete bozukluğu) önce uzman bir psikiyatri doktoru tarafından muayene olmak gerekir. Bir psikoloğun ya da herhangi bir sağlık uzmanının psikiyatrik tanı koyma yetkisi yoktur.

Bu tarz rahatsızlıklar günlük hayatta belirtiler verebildiği gibi genel olarak beyin kimyası ve işlevinde değişimle de kendisini gösterir. Yani gün içinde huzursuz hissediyorum, dediğiniz her durumda anksiyete bozukluğuna sahip olduğunuzu söyleyemeyiz ya da gün içinde modum düşüyor, demek depresyondayım anlamına gelmeyebilir. Bunu bilmek neden önemli? Günümüzde bu kavramlar çok yaygın şekilde kullanılmaya başlandı ve adeta bir etiket makinesi gibi kendimizi ve çevremizi etiketlemeye başladık. Enflasyonda sürekli değişen fiyat etiketleri gibi, tanı etiketlerimiz de her gün değişiyor. Depresyondayım, bugün bipolarım, yarın da hipomanik olmayı planlıyorum. İşin şakası bir yana gerçekten iyi hissetmediğimiz ya da bir sıkıntımızın olduğu durumlarda bu kavramlaştırmanın olumsuz etkisi, insanların bir rahatsızlığa sahip olduklarını düşündüklerinde bu rahatsızlığa dair semptomlarının artma olasılığının daha yüksek olması. Yani aslında hasta değilken bile daha yorgun, halsiz, zevk alamaz durumda hissetmek mümkün.

Ben hep “İnsan neye inanırsa onu yaşar” derim. Bu yaşamsal deneyime dayalı bir çıkarım olsa da bilimsel kanıtlarını da görüyoruz tabi ki.  Bedene hangi talimatı verirseniz aslında bir süre sonra buna uyum sağlamak için ona uygun hormonları salgılamaya başlar. Yapılan bilimsel çalışmalar da bunu gösteriyor. Örneğin bir çalışmada (Strack, F., Martin, L. L., & Stepper, S., 1988), insanların ağızlarına yatay şekilde bir kurşun kalem tutmaları görevi veriliyor. Yüzümüz bu şekildeyken yüz kaslarımızın gülümseme hareketinde aktif olan kaslar aktive oluyor. Çalışmada ruhsal durumunu üzgün olarak tanımlamış kişilerin kalemi bu şekilde tuttuktan bir süre sonra ruhsal durumlarının mutlu olarak değiştiği gözlemleniyor. Burada araştırmacılar beden durumunun duygu durumunu nasıl etkilediğine dair bir çıkarımda bulunmuş oluyor. Bedenimizin ya da davranışımızın durumu, beynimizin o anki duygumuzu algılamasını da etkiliyor.

Şimdilerde daha popülerleşen kahkaha yogalarına bakabiliriz. Hintli bir doktor olan Dr. Madan Kataria, 1995 yılında kahkaha egzersizleri ile yoga nefes egzersizlerinin birleştiği bir teknik oluşturmuştur. Eğer abartılı şekilde kahkaha atarsanız bir süre sonra mutluluk hormonu salgılamaya başlıyorsunuz. Beyniniz mutlu olduğunuza inanmaya başlıyor ve beyin mutlu olduğuna inandığı için bir süre sonra gerçekten kahkaha atmaya başlıyorsunuz. Beden zihin ve duygular baştan sonra birlikte çalışan aracılar gibiler. Kahkaha yogası ilginizi çekerse bununla ilgili bilimsel çalışmalardan örnek makaleler de bulabilirsiniz; örneğin (Brown, Allison & Jeffrey, Carol ve Moyle, Dawn,  2019) araştırmasında kahkaha yogası terapisinin böbrek diyalizi hastalarında iyi oluş halini arttırdığı bulunmuş.

Peki bu tüm problemlerimi -mış gibi yaparak çözebilirim anlamına mı geliyor? İnanırsam mutlu olabilirim, mutlu olursam inanabilirim. Bu döngü sanırım içinden çıkılmaz hale gelebilir. Tabi ki sistem bu şekilde çalışmıyor. Bu aslında sistemin nasıl bir bütünlük içinde çalıştığını anlamamızı sağlıyor. Geçici olarak bedensel çalışmalar ya da yorumlama farklılıklarımız beynin harekete geçmek ve sıkıntılarımızı gidermek için ihtiyacı olan başlatıcı gücünü sağlayabilir. İlk haliyle o ihtiyaç duyduğumuz hormonları salgılatabilir. Ancak süreç içinde anlam kazanmayan hiçbir davranış uzun vadeli değişime neden olmaz.

Buraya nereden geldik? Evet, bir psikolojik durum ya da rahatsızlıktan bahsederken gerçekten bunun içinde miyiz, nasıl anlarız? Terapiye mi ilaçlı tedaviye mi ihtiyacımız var? Bu aşamada bir yol haritası sunmak gerekirse;

Günlük yaşamsal işlevlerinizi etkileyecek davranış, duygu ve düşünceler; sizi çok rahatsız eden duygular ve düşünceler; çevrenizden aldığınız geri bildirimler eğer sizi bir destek almak konusunda düşündürüyorsa;

  1. Kan değerlerinize bir baktırın: Öncelikle bedenimizin ihtiyaçlarını kontrol ettirmekte fayda var; yani aile hekiminden bir randevu alarak vereceğiniz kan tahlilleri, yaşadığımız yorgunluk bedensel bir ihtiyaçtan mı kaynaklanıyor yoksa sebepsiz mi bunu ayırt etmeye yardımcı olacaktır.
  2. Psikiyatri doktoruyla görüşün. Doktorunuz zaten tahlillerinizi değerlendirerek ya da gerekliyse yeni tahliller isteyerek, yaptığı görüşmede probleminizin bir semptom mu yoksa farklı bir ihtiyaçtan mı kaynaklandığını çözmek için size yol gösterecektir.
  3. Terapi eğitimi almış bir ruh sağlığı uzmanı ile terapi sürecini planlayın. Yaşadığınız sıkıntı illa bir psikiyatrik rahatsızlıktan kaynaklanmıyor olabilir, anlık ya da geçici bir ruhsal durum olabilir, duygularınızı düzenlemede yaşadığınız güçlük olabilir ya da gücünüzün düştüğü bir dönemde bir yaşam olayıyla ilgili çözümsüz kalabilirsiniz. Bu aşamada objektif bir bakış açısı ile size eşlik eden bir profesyonelle kuracağınız terapötik ilişki iyileştirici olacaktır.
  4. Bu terapi sürecinde terapistinizin de yönlendirmesi ve rehberliği ile gerekliyse psikiyatri muayenelerine devam etmeyi ihmal etmeyin.

Bazen yaşam olayları, kriz durumları, geçiş dönemleri yaşamsal olarak bizi zorlar ve destek almak ihtiyacı duyarız. Şunu unutmamak gerekir; terapi süreci insanın kendisini keşfetmesi ve potansiyelini tamamıyla gerçekleştirmesi adına rehberlik sunan, eşlik edici bir süreçtir. Bu alan uzmanları yalnızca psikiyatrik rahatsızlıklarla ilgilenmezler; sağlıklı bireylerin daha iyi yaşam kalitesine ulaşmalarına yardımcı olmak gibi büyük bir amaçları vardır.

Aslında henüz sağlığımız bozulmadan önleyici bir hizmet olarak baş etme mekanizmalarımızı kuvvetlendirmek, güçlü ve zayıf yönlerimizi keşfetmek, kendiliğimizi güçlü yanlarımızın üzerine inşa olurken zayıf yönlerimizi kuvvetlendirmek, eğer kendimize fırsat tanıyabiliyorsak en anlamlı olandır. Yaşam içerisindeki deneyimlerimiz aslında karşılaştığımız tüm güçlüklerle baş etmede bir psikolojik bir bağışıklık sistemi yaratır. Nasıl ki beslendiğimiz gıdaları seçerek, spor yaparak, sağlıklı yaşamaya çalışarak, vitamin alarak bedenimizin bağışıklığını kuvvetlendirmeye çalışıyorsak; sistemimiz bir bütün olarak çalıştığından bir bütün olarak kendimizi güçlendirmeye ihtiyaç duyarız. Fiziksel hastalığı olan birinin duygu durumu nasıl bundan etkileniyorsa, duygusal bir rahatsızlığı olan bireyin de fiziksel olarak semptomlar göstermesi kaçınılmazdır. Bu aşamada terapi, psikolojik danışmanlık sistemleri; bizi depresyon, anksiyete gibi tanıladığımız birçok ruhsal rahatsızlıktan korunmak için bedensel, zihinsel ve duygusal olarak bir bütün halinde bağışıklık sistemimizi kuvvetlendirmenin yollarını gösterir.

Leave a comment